SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

FEDAİLU’S-SAHABE

<< 1496 >>

DEVAM: 6.ÖMER B. EL-HA1TAB, EBU HAFS EL-KURAŞi EL-ADEVi R.A.'IN MENKIBELERİ

 

حدثنا يحيى بن قزعة: حدثنا إبراهيم بن سعد، عن أبيه، عن أبي سلمة، عن أبي هريرة رضي الله عنه قال:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (لقد كان فيما كان قبلكم من الأمم ناس محدثون، فإن يك في أمتي أحد فإنه عمر).

زاد زكرياء بن أبي زائدة، عن سعد، عن أبي سلمة، عن أبي هريرة قال: قال النبي صلى الله عليه وسلم: (لقد كان فيمن كان قبلكم من بني إسرائيل رجال، يكلمون من غير أن يكونوا أنبياء، فإن يكن من أمتي منهم أحد فعمر).

 

[-3689-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Sizden önceki ümmetler arasında muhaddes insanlar vardı. Eğer benim ümmetim arasında (böyle) birisi olacaksa şüphesiz ki o Ömer'dir."

 

Ebu Hureyre dedi ki: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

"Andolsun sizden öncekiler arasında -yani İsrailoğulları arasında- nebi olmadıkları halde kendileri ile konuşulan adamlar vardı. Eğer benim ümmetim arasında onlardan birisi varsa o da Ömer'dir."

 

İbn Abbas (el-Hac, 52. ayet-i kerimede geçen "ve la nebiyyin" buyruğunu): ...... bir Nebi ve bir muhaddes ... " diyerek ("bir muhaddes" lafzını ilave ederek) okumuştur.

 

 

حدثنا عبد الله بن يوسف: حدثنا الليث: حدثنا عقيل، عن ابن شهاب، عن سعيد بن المسيب وأبي سلمة بن عبد الرحمن قالا: سمعنا أبا هريرة رضي الله عنه يقول:

 قال رسول الله صلى الله عليه وسلم: (بينما راع في غنمه عدا الذئب فأخذ منها شاة، فطلبها حتى استنقذها، فالتفت إليه الذئب، فقال له: من لها يوم السبع، ليس لها راع غيري). فقال الناس: سبحان الله، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (فإني أؤمن به وأبو بكر وعمر). وما ثم أبو بكر وعمر.

 

[-3690-] Ebu Hureyre r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 

Vaktiyle bir çoban koyunlarıyla beraber iken kurt saldırıp, sürüden bir koyun kaptı. Çoban koyunun arkasından gitti ve nihayet onu kurtardı. Kurt ona dönerek:

 

Peki, arslan saldırdığı (veya kıyamet) gününde onun yardımına kim gelecek? O gün benden başka ona çobanlık edecek kimse de olmayacak, dedi. İnsanlar: Subhanallah, dediler. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem de:

 

Şüphesiz ki ben de buna iman ediyorum, Ebu Bekir'de, Ömer de, diye buyurdu. O sırada Ebu Bekir de, Ömer de yoktu."

 

 

حدثنا يحيى بن بكير: حدثنا الليث، عن عقيل، عن ابن شهاب قال: أخبرني أبو أمامة بن سهل بن حنيف، عن أبي سعيد الخدري رضي الله عنه قال:

 سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول: (بينا أنا نائم، رأيت الناس عرضوا علي وعليهم قمص، فمنها ما يبلغ الثدي، ومنها ما يبلغ دون ذلك، وعرض علي عمر وعليه قميص اجتره). قالوا: فما أولته يا رسول الله؟ قال: (الدين).

 

[-3691-] Ebu Said el-Hudr'ı' r.a. dedi ki: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i şöyle buyururken dinledim:

 

Ben uyurken (rüyamda) insanların, üzerlerinde gömlekler olduğu halde bana arzedildiklerini gördüm. Bunların kimisi memelerine ulaşıyordu, kimisi bundan daha aşağı idi. Bana Ömer de üzerinde sürüklediği bir gömleği bulunduğu halde arzedildi.

 

Ey Allah'ın Resulü ne diye te'vil ettin (yorumladın), diye sordular. O da:

 

Din! diye cevap verdi.

 

 

حدثنا الصلت بن محمد: حدثنا إسماعيل بن إبراهيم: حدثنا أيوب، عن ابن أبي مليكة، عن المسور بن مخرمة قال:

 لما طعن عمر جعل يألم، فقال له ابن عباس، وكأنه يجزعه: يا أمير المؤمنين، ولئن كان ذاك، لقد صحبت رسول الله صلى الله عليه وسلم فأحسنت صحبته، ثم فارقته وهو عنك راض، ثم صحبت أبا بكر فأحسنت صحبته، ثم فارقته وهو عنك راض، ثم صحبتهم فأحسنت صحبتهم، ولئن فارقتهم لتفارقنهم وهم عنك راضون، قال: أما ما ذكرت من صحبة رسول الله صلى الله عليه وسلم ورضاه، فإنما ذاك من من الله تعالى من به علي، وأما ما ذكرت من صحبة أبي بكر ورضاه، فإنما ذاك من من الله جل ذكره من به علي، وأما ما ترى من جزعي، فهو من أجلك وأجل أصحابك، والله لو أن لي طلاع الأرض ذهبا، لافتديت به من عذاب الله عز وجل قبل أن أراه.

قال حماد بن زيد: حدثنا أيوب، عن ابن أبي مليكة، عن ابن عباس: دخلت على عمر: بهذا.

 

[-3692-] Misver b. Mahreme dedi ki: "Ömer hançerlenince acı çekmeye başladı. İbn Abbas -onun acılarını hafifletmeye çalışmak ister gibi- ona dedi ki:

 

Ey Mu'minlerin emiri, varsın böyle olsun. Andolsun sen Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e arkadaşlık ettin. Hem de onunla güzel arkadaşlık yaptın. Sonra o senden razı olduğu halde ondan ayrıldın. Daha sonra Ebu Bekir ile arkadaşlık ettiğin. halde ondan ayrıldın. Arkasından onların (diğer) arkadaşlarıyla arkadaşlık ettin, onlarla da arkadaşlığın güzel oldu. Şayet kendilerinden ayrılacak olursan şüphesiz onlar senden razı oldukları halde onlardan ayrılmış olacaksın. (Ömer) dedi ki:

 

Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkadaşlığı ve onun hoşnutluğu ile ilgili olarak söylediklerin, hiç şüphesiz yüce Allah'tan bana bir lutuftur. Ebu Bekir'in sözünü ettiğin arkadaşlığı ve hoşnutluğu da hiç şüphesiz o da Allah'ın bana ihsan ettiği bir lutfudur. Gördüğün şu acı ve ızdırabıma gelince, o senin için ve senin arkadaşların içindir. Allah'a yemin ederim, eğer yeryüzünü dolduracak kadar altınım olsa şüphesiz Allah'ın azabından kurtulmak için -daha onu görmeden önce- fidye olarak verirdim."

 

Ebu Muleyke, İbn Abbas'tan "Ömer'in yanına girdim ... " diyerek bu hadisi (böylece) zikretmiştir.

 

 

حدثنا يوسف بن موسى: حدثنا أبو أسامة قال: حدثني عثمان بن غياث: حدثنا أبو عثمان النهدي، عن أبي موسى رضي الله عنه قال:

 كنت مع النبي صلى الله عليه وسلم في حائط من حيطان المدينة، فجاء رجل فاستفتح، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (افتح له وبشره بالجنة). ففتحت له، فإذا هو أبو بكر، فبشرته بما قال النبي صلى الله عليه وسلم، فحمد الله، ثم جاء رجل فاستفتح، فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (افتح له وبشره بالجنة). ففتحت له فإذا هو عمر، فأخبرته بما قال النبي صلى الله عليه وسلم فحمد الله، ثم استفتح رجل، فقال لي: (افتح له وبشره بالجنة، على بلوى تصيبه). فإذا عثمان، فأخبرته بما قال رسول الله صلى الله عليه وسلم فحمد الله، ثم قال: الله المستعان.

 

[-3693-] Ebu Musa r.a. dedi ki: "Medine'deki bahçelerden birisinde Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte idim. Bir adam gelerek kapının açılmasını istedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem,

 

Ona kapıyı aç ve onu cennetle müjdele, diye buyurdu. Ben de ona kapıyı açtım. Gelenin Ebu Bekir olduğunu gördüm. Ona Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dediği müjdeyi verdim. Bunun üzerine Allah'a hamdetti.

 

Daha sonra bir başka adam geldi. Kapının açılmasını istedi. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

 

Ona kapıyı aç ve onu cennetle müjdele, diye buyurdu. Ona kapıyı açtım, Ömer olduğunu gördüm. Ben de ona Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in söylediğini haber verdim. Bunun üzerine o da Allah'a hamdetti.

 

Daha sonra bir adam daha kapının açılmasını istedi. Bana:

 

Ona kapıyı aç ve kendisine isabet edecek bir bela ile birlikte onu cennetle müjdele, diye buyurdu. Gelenin Osman olduğunu gördüm. Ona da Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in dediğini bildirdim. O da Allah'a hamdetti. Sonra da: Allah'tan yardım talep ederiz, diye ekledi."

 

 

حدثنا يحيى بن سليمان قال: حدثني ابن وهب قال: أخبرني حيوة قال: حدثني أبو عقيل زهرة بن معبد: أنه سمع جده عبد الله بن هشام قال:

 كنا مع النبي صلى الله عليه وسلم، وهو آخذ بيد عمر بن الخطاب.

 

[-3694-] Abdullah b. Hişam dedi ki:

 

"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte. idik. O sırada Ömer b. el-Hattab'ın elinden tutmuştu ... "

 

Bu Hadis 6264 ve 6632 numara ile gelecektir.

 

 

Fethu'l-Bari Açıklaması:

 

"Ebu Hafs el-Kuraşı el-Adev1." Başlıkta ğeçen Ömer b. el-Hattab'ın künyesi olan "Ebu Hafs" İbn İshak'ın Sıresi'nde belirtildiğine göre Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem tarafından kendisine verilmiştir. Hafsa r.a. çocuklarının en büyüğü idi. Ömer r.a. ın lakabı ise ittifakla el-Faruk'dur. Denildiğine göre ilk olarak ona bu lakabı veren Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'dir. Bunu Ebu Cafer b. Ebi Şeybe, Tarih'inde İbn Abbas yoluyla Ömer'den diye rivayet etmiş bulunmaktadır. İbn Sa 'd da bunu Aişe r.a.a'nın rivayet ettiği bir hadis olarak zikretmiştir.

 

3679- "Sesini" yani hareketini "işittim."

 

Ebu Ubeyd dedi ki: "el-Haşefe" pek şiddetli olmayan ses demektir. Bu hadisteki anlamı ise duyulan ayak sesidir.

 

"Senin kıskançlığını hatırladım." Nikah bölümündeki rivayette ise şöyle denilmektedir: "İçine girmek istedim ama beni alıkoyan tek sebep senin gayretli (kıskanç) olduğunu bilmemdir" şeklindedir.

 

Ömer r.a.'ın: "Ben seni mi kıskanacağım" ifadesi, maklub ifadelerden sayılmıştır. Aslı: Onu senden mi kıskanacağım, şeklindedir.

 

İbn Battal der ki: Hadisten anlaşıldığına göre her kişi hakkında bilinen huyuna göre ayrı bir hükmü vardır.

 

Ömer'in ağlaması sevincinden olabilir. (Cennete) duyduğu şevk ya da huşu'undan ötürü de ağlamış olabilir.

 

Ayrıca bu hadisten Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in arkadaşlığın hukukuna ne kadar riayet etmiş olduğu anlaşıldığı gibi, Ömer'in açık bir fazileti de bu hadisten anlaşılmaktadır. Hadiste er-Rumeysa'nın fazileti de ifade edilmektedir.

 

3681- "Onu ne diye yorumladın, diye sordular. O: İlim diye buyurdu." Yani ben bunu ilim ile yorumladım.

 

 

Hadisten Çıkarılan Sonuçlar

 

1- Ömer r.a.'ın fazileti,

 

2- Nebilerin rüyası vahiy türünden olmakla birlikte, rüya zahirine göre yorumlanmamak özelliğine sahiptir. Hatta bazı rüyaların özel bir tabiri gerekir. Kimi rüyalar da zahirine göre yorumlanır. İleride yüce Allah'ın izniyle (Rüya) Tabiri bölümünde buna dair açıklamalar gelecektir.

 

3- Burada ilimden kasıt, insanları Allah'ın kitabına ve Resulünün sünnetine göre idare etme (siyaset) ilmidir. Ömer'in bu özelliğe sahip olmasının sebebi ise, Ebu Bekir r.a.'a nispetle halifelik süresinin uzun olmasıdır. Osman'a nispetle de insanların ona itaat etmek hususunda ittifak etmiş olmalarıdır. Şüphesiz Ebu Bekir'in halifelik müddeti kısa idi. Ayrılıkların en büyük sebeplerini teşkil eden• fetihler de bu sürede çoğalmamıştı. Bununla birlikte Ömer, halifelik süresinin uzunluğuna rağmen insanları kimse ona muhalefet etmeyecek şekilde idare etti. Osman r.a.'ın halifeliği döneminde fetihler daha da genişledi. Çeşitli görüşler etrafa yayıldı, görüşler arasında farklılıklar ortaya çıktı. İnsanların Ömer'e itaat ettikleri gibi onun etrafında ittifak etmedikleri görüldü. Bundan dolayı fitneler ortaya çıktı ve nihayet iş öldürülmesine kadar vardı. Ali r.a.'ın halifeliğe getirilmesi ile de ancak ihtilaf arttı, fitneler daha da yaygınlaştı.

 

"İbn Cubeyr dedi ki: e1-Abkar'i, değerli yaygılar demektir." Değerli (el-ıtak)den kasıt, güzelolanlardır. "ez-Zerabi" de "zeribe"nin çoğulu olup oldukça değerli ve enli yaygı anlamındadır. el-Meşarik adlı eserde şöyle denilmektedir: el-Abkari (dahi) ondan üstün hiçbir şeyolmayan ve dediğini gerçekleştiren, yerine getiren demektir.

 

Ebu Ömer der ki: Bir kavmin abkarisi (dehası, dahisi) onların efendileri, işlerini çekip çevirenleri ve büyükleri demektir.

 

3683- "Ömer, Resulullah sallaJlahu aleyhi ve seJlem'in huzuruna girmek için izin istedi. Yanında da Kureyş'ten kadınlar vardı." Sözkonusu bu hanımlar Nebi efendimizin zevceleri idi. Onlarla birlikte başkalarının da bulunma ihtimali vardır. Fakat "ondan daha çok şey istiyorlardı" ifadesi birinci ihtimali desteklemektedir. Daha çok istemelerinden maksat da onlara verdiğinden daha fazlasını istemeleridir.

 

"Allah seni (hep) güldürsün" ifadesi ile kastettiği onun çokça gülmesi değildir. Aksine gülmenin gereği olan sevinçli olmaktır.

 

"Fec" geniş yol demektir.

 

"Mutlaka senin gittiği n yoldan başka bir yola gider." Bu ifade ile Ömer'in pek büyük bir faziletine dikkat çekilmektedir. Buna göre şeytanın, Ömer'in aleyhine bir yol bulamaması gerekir. Tabi bu onun günahtan korunmuş olmasını gerektirmez. Zira hadiste sadece şeytanın Ömer'in gittiği aynı yoldan gitmeyip, bu birliktelikten kaçtı ğı anlatılmaktadır. Bu ise şeytanın gücünün yettiği ölçülere göre ona vesvese vermesine engel değildir. Şeytanın vesvesesi ile ona musallat olamayacağı mefhum-i muvafakat yolu ile anlaşılmaktadır. Çünkü onunla aynı yolda yürümek istemediğine göre ona vesvese verme imkanını bulamayacak şekilde ondan uzak durup, onunla içli dışlı olmaması öncelikle sözkonusudur. Buna göre Ömer'in şeytandan korunmuş olması da mümkündür, denilse, (şöyle cevap verilebilir): Ama bu da Ömer'in masumiyetinin sabit olmasını gerektirmez. Çünkü masumiyet, Nebi sallallahu aleyhi ve sellern hakkında vacip (zorunlu), başkaları hakkında mümkün olan bir şeydir.

 

3684- "Ömer Müslüman olduğundan itibaren hep güçlü kaldık." Buna sebep ise Ömer'in Allah'ın emri hususundaki gayreti ve gücüdür.

 

3685- "Ömer" vefat edince "teneşiri üzerine yerleştirildL"

 

"Bir de ne göreyirn ... " yani hiçbir şey beni ürkütmedL Maksat onu ansızın gördüğüdür.

 

"Daha çok sevdiğim ... " Bu ifadelerden anlaşıldığına göre Ali r.a., o zamanda kimsenin, Ömer'in amelinden daha faziletli bir am el işlememiş olduğuna inanıyordu.

 

3687 - "Resulullah sallallahu aleyhi ve sellern'den sonra ... " Bu özel bir zaman için anlaşılır. Bu da onun halifelik süresidir. Böylelikle Nebi sallallahu aleyhi ve sellern ile Ebu Bekir bu genellemenin dışına çıkmış olur.

 

"Sonuna kadar" ifadesi, ömrünün sonuna kadar demektir.

 

3689- "Muhaddesun" lafzı "muhaddes" kelimesinin çoğuludur. Bunun açıklaması hususunda farklı görüşler vardır. Kendisine ilham olunan kimse diye açıklanmıştır. Çoğunluğun garüşü budur.

 

Özel bir kasıt olmamakla birlikte, dilinden doğru şeyler dökülen kimsedir, diye de açıklanmıştır. "Şüphesiz Allah hakkı Ömer'in dili ve kalbi üzerine bırakmıştır" hadisi bunu desteklemektedir. Bu hadisi Tirmizi, İbn Ömer yoluyla rivayet etmiştir.

 

3691- "Bunu ne diye yorumladm, diye sordular." İleride (Rüya) Tabiri bahsinde bu soruyu soranm Ebu Bekir olduğu gelecektir. Hadisin geri kalan bölümlerinin açıklaması da yüce Allah'ın izniyle orada gelecektir. Ancak bu hadiste şu hususun açıklanmasına ihtiyaç vardır: Bu hadise göre Omer, Ebu Bekir es-Sıddık'tan daha faziletlidir. Buna şöyle cevap verilir: Hadisteki: "İnsanlar bana sunuldu" umumi ifadesinden Ebu Bekir tahsis edilir. Muhtemelen ona arzedilenler arasında o sırada Ebu Bekir yoktu. Ömer'in üzerinde yerde sürüklediği bir gömleğinin bulunması, Ebu Bekir'in üzerinde ondan daha uzun ve daha çok bedeni örten bir elbise olmamasını da gerektirmez. (Görülen rüya) muhtemelen de böyle olabilir. Ancak o sırada maksat, Ömer'in faziletinin açıklanması olduğundan ötürü bu kadarını açıklamakla yetinmiştir. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.

 

3692- "Onu teskin etmek istercesine" ifadesi, sanki acı çektiğini söylüyor ve bundan dolayı bir parça kınarcasına demektir ya da onun ızdırabını azaltmak için bu sözleri söylemiştir, anlamına da gelir. Yüce Allah'ın: "Nihayet kalplerinden korku giderilince"[Sebe, 23] buyruğuna benzemektedir ki, onlardan korku giderilince demektir.